Bugün 17 Şubat 2016 Güzel Tonyamızın düşman işgalinden kurtuluşunun 98. Yıl dönümü. Bu tarihi güne hep birlikte tanıklık etmekteyiz. Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hoş geldiniz. Günümüz kutlu olsun.
Bir ülkenin, bir şehrin veya bir beldenin en önemli bayramı, en önemli günü, düşman çizmesi altından kurtularak, hür ve bağımsız olduğu, , toprağının, malının, canının, namusunun ve tüm varlığının emniyete kavuştuğu gündür ve o günle tarihleşen yıldönümü zamanlarıdır.
Kurtuluş gününden daha değerli, daha anlamlı ve daha önemli bir gün, bir an ve bir tarih olamaz. Çünkü diğer tüm gün ve bayramlar kurtuluş ile vardır. Kurtuluş olmadan, yani kurtulup düşman çizmesinden ve esaretten arınmadan diğerlerinin olması mümkün değildir.
Şüphesiz kurtuluş bir savaşın, bir mücadelenin sonucudur. Vatanın, namusun ve canın emniyeti için yapılan en kutsal uğraşın adıdır.
Kurtuluş vatanın, toprağın, namusun, canın, malın, ezanın, bayrağın, istiklal marşının ve devlet olmanın adıdır.
Bugün; milli benliğimizin, var oluşla yok oluş arasındaki mesafede bize gerçek özgürlüğü gösteren, bağımsızlığımızı bütün benliğimize nakşeden, bizi biz yapan, bu toprakları bize kutsal emanet olarak bırakan tarihimizin adıdır.
Bugün buraya; üzerinde hür ve özgürce yaşadığımız butoprakların bedelini canıyla ve kanıyla ödeyerek bize vatan yapan ve bizi biz yapan büyük ecdadımızı minnet veşükranla yâdetmek, bu uğurda çektikleri acıları ve çileleri bir daha hatırlamak amacıyla toplandık.
Elbette ki sevinçliyiz. Sevinç bizim sevincimizdir. Kutlama bizim kutlamamızdır. Bayram bizim bayramımızdır. Ancak; sevinirken ve coşarken bir zamanlar bu topraklarda yaşanan hüzünleri, ağlayan gözleri, yitirilen canları, yarım kalmış sevdaları unutmadan, tarihi bir daha butür ağır tecrübelerle şahit tutmamayı en temel hedefimiz olarak almalı, gayemizi bu amaçla şekillendirmeliyiz.
Bugün burada toplanmış olan bizler; Türk Milletinin birer ferdi olarak; tarih boyunca bütün dünyanın adeta yok etmeye ve esaret altında tutmaya çalıştığı; ancak esareti hiç bir zaman kabul etmeyen, istiklal ve bağımsızlığın anlamının ne kadar büyük olduğunu bilen ve bu uğurda canlarını seve seve veren bir ecdadın torunlarıyız.
Milletimize bu mücadele ruhunu veren en önemli unsur; istiklale ve bağımsızlığa verdiği önem ve vatan için şehit olma arzusudur. Esaret altında yaşamaktansa ölümü tercih eden, şehitlik mertebesini kendine şeref madalyası gören ruh, bugün bizlere bağımsız, hür ve istiklalini kazanmış bir ülkede yaşama imkânını kazandırmıştır.
Saygıdeğer büyük ecdadın asil torunları Kıymetli Tonyalılar,
Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasıyla sonuçlanan 1. Dünya savaşında Rusya da savaşa girerek Ülkemize saldırmış, Erzurum, Muş, Bitlis, Erzincan Bayburt, Rize ve nihayet 18 Nisan 1916 tarihinde Trabzon işgal etmiştir.
Trabzonun ardından Akçaabat’ı da işgal eden Rus birlikleri etkin bir direnişle karşılaşmamıştır. Rus birliklerinin Akçaabat üzerinden Tonyaya doğru yol alması üzerine karşı mücadele kararı alan 300 Tonyalı gönüllü, üç guruba ayrılarak Zazel burnu, Risafa yaylası ve Fenko tepesinde mevzilenmiş; gün ağarırken ilk ve ani bir karşı ateşle Rusları şaşırtmış ve geri çekilmesini sağlamıştı.
Sadece Tonyalılardan oluşan bu 300 kişilik gönüllü gurubu üç gün boyunca tek başlarına Rusların önüne set çekerek ilerleyişini durdurmuştu. Tonyalı gönüllülerin bu hareketi çok önemliydi. Çünkü o ana kadar Rusların önünde kimse tutunamamıştı ve Ruslar önlerine böyle bir kuvvetin çıkacağını düşünmemişlerdi. Tonyalı milislerin ani ateşi Rus işgal ordusu için beklenmedik bir durum, bir şaşkınlık ve psikolojik bir yıkımdı.
Rus ilerleyişinin durdurulmasıyla yeni kuvvetlerin gelmesi ve sivil halkın tahliyesi için zaman kazanılmış; Bu sayede Gerek Tonyadan ve gerekse diğer kaza ve nahiyelerden takviye kuvvetlerin de gelmesiyle direniş cephesi 30 Km olmuştu. Bu cephe üzerinde devam eden karşılıklı çarpışmalarda ve Özellikle İpsil ve Mucura köylerindeki Rus karakollarına yapılan baskınlarda Tonya çeteleri büyük başarılar kazanmıştır.
Bu direnişte Binbaşı Tahsin Bey komutasındaki Tonyalı gönüllüler arasında adı bilinenlerden Tonyalı milis kuvvetinin başkanı Kadı Zade Hafız Muhammet Efendi, Lermioğlu Halim ve Keleş ağalar, Kurdaloğullarından Yetim Süleyman, Tekaüdün Salih Ağa,Ferhat oğlu Mustafa, Çelikoğullarından Metin, Mollabektaşoğlu Porosot Mehmet Çavuş, Bozahmetoğlu Mustafa Çavuş, Kalyoncuoğlu Kerim Çavuş,Karbetoğlu Ahmet çavuş, İnceoğlu Mustafa ,Hacısalihoğlu Pirağa,İskenderliden Mehmet Gültepe, Mehmet Yıldız, Mehmet Uzun, Mehmet Gül, Mehmet Yazıcı, Mehmet Güney, Mustafa Siyah, Mustafa Üçüncü, Ali Karadeniz, Yakçukurdan Mehmet Koçal, Mehmet Birinci, Mehmet Atmaca,
Turalıdan Abdulaziz Paşaoğlu, Kayacandan Abdulmecit Tanrıverdi, Kadem Yayla, Sağrıdan Sait Yazıcı, Kösecikten İsmail Yayla, Fehmi Yayla, Kalemliden Şerif Kuzu, Karaağaçlıdan Ömer Bayrak, Çayıriçinden Ahmet Şahin, Hoşoğlan Yıldız, Mehmet Uzun, Ortamahalleden Ahmet Birinci, halit Yakupoğlu,
Melikşahtan Mehmet Baki, Kalınçamdan Mustafa Baştan, Karşulardan Yakup Bozoğlu, Mehmet Sabah, Büyükmahalleden Sabri Altıntaş, Hüseyin Atmaca, Mustafa Bahadır, Kaleönünden Halit Gürpınar, Hüseyin Köksal, Ahmet Köksal gibi kişiler ve adı bilinmeyenlerle birlikte toplam 1700 Tonyalı gönüllü bulunmaktaydı.
Karabdal, Beypınarı ve Karadağ civarlarındaüç ay boyunca sürdürülen bu direniş, Bayburtun düşmesi ve cephenin daha batıya kaydırılması üzerina 1916 sonlarında durdurulmuş ve 16 temmuz 1916 da Tonyamız da Rusların işgaline uğramıştır.
Tonyamızı işgal eden Ruslar; Karadağ ve çevresinde karşılaştıkları direnişte verdikleri kayıpların intikamını almak üzere sivilTonya halkını hedef alarak katliamlara girişmiş, Orman ve dağlara kaçanlar kendilerini kurtarırken kaçamayanlar öldürülmekten kurtulamamıştır.
Bu katliamlarda Rus kıtasındaki Ermeniler Rus askerlerinin bile galeyanına mucip olacak derecede canavarlıkta ileri gitmişlerdi. Muhacirlik sırasında Rus askerlerine rastgelenAkçaabatlı ve Tonyalı üç yüzden fazla kadın ve çocuk ile kaçamayarak köylerde kalan ve esir düşen sivillerboğazları kesilerek veya kurşuna dizilerek gaddarane ve caniyane bir surette öldürülmüşlerdir.Bu katliamlar bilhassa Karaağaç, Bicinlik ve Karşular mahallelerinde yoğunlaşmıştır.
Tonyamızın işgali döneminde savaşamayacak durumda olan Tonya halkı muhacir çıkarak Ordu, Samsun, Adapazarı hattı boyunca gitmişlerdir.
Muhacirlik birinci Dünya savaşıyla gelen felaketlerin belleklerde yaşayan ve en şaşırtıcı olanıdır.Muhacirlik neydi? Muhacirlik terk edilen sıcak yuvalardan göçebeliğe ve çadır hayatına geçişti.Asırlar yaşamış, çağlar görmüş büyük bir yerleşim merkezinin,mutlu ve sıcak yuvaların yerinden, temelinden oynaması, bir bölge halkının yurdundan kopması koparılmasıydı. Düşmandan kaçan kadın çocuk ve ihdiyarların aylarca aç susuz ve çıplak vaziyette yollarda sürünmesi, bir çoğunun açlık susuzluk ve hastalıktan ölmesiydi.
Muhacirlik halkımızın tarihin bir daha kaydetmediği bu çileyi yaşamasıydı.
Nihayet Rusyadaki karışıklıkların 17 Ekim devrimi ile sonuçlanması üzerine Ruslar Osmanlı Devleti ile Erzincan mütarekesini imzalayarak Doğu Anadoluyu boşaltmayı Kabul etmişler ancak Ermeniler bu antlaşmaya uymayarak saldırılarına devam etmişlerdir. Bunun üzerine Vehpi Paşa komutasındaki 3.Ordu; 37.Tümen ve 123.Alay la takviye edilerek çeteleri temizlemiş; 15 Şubatta Vakfıkebir’i, 17 Şubatta Akçaabat ve Tonyayı ve 24 Şubatta da Trabzonu işgalden kurtarmıştır. Böylece bir yıl yedi ay kadar düşman işgalinde kalan Tonyamız 17 Şubat 1918 de düşman işgalinden kurtarılmıştır.
Sevgili gençler;
Bütün bu anlattıklarımızdan çıkarılacak çok büyük dersler vardır.Tarih, tekerrürden ibarettir, tekerrürün önlemi ise tarihten alınacak derslerdir. Bizler için Osmanlının çöküşü sonrası Anadolumuzun, bu kapsamda Trabzonumuzun ve Tonyamızın işgali ile bu süreçte yapılan katliamlardan, yaşanan mazalimden, verilen mücadelelerden ve çekilen çilelerden daha büyük ders çıkarılacak ne olabilir ki.
Rus işgaline karşı Kahraman Tonyalıların verdiği mücadele Türk Kurtuluş Savaşından; kadın, çocuk ve ihtiyar Tonyalıların uğradığı katliamları ve başta muhacirlik olmak üzere çektiği zulümleri de Anadolu halkımızın uğradığı mezalimden ayrı düşünmek mümkün değildir.
Düşman saldırı ve zulmüne karşı kahramanlık ve zaferlerle dolu bu şanlı tarihimizden çıkaracağımız en önemli ders; ecdadımızın bize bıraktığı bu güzel mirası benliğimize nakşetmek, birbirini sevmek, çok çalışmak ve tarihi bir daha tekerrür ettirmemek olmalıdır.
Yaşlısı genci, kadını erkeği, topyekûn bir millet olarak verilen haklı mücadelenin ve şehit kanıyla sulanan bu topraklarda yaşamanın haklı gururu ve tarihten alacağımız derslerle çok çalışarak yolumuza devam etmeliyiz.Çünkü çalışmayan ve geri kalmış toplumların esaretten kurtulması ve bağımsız olması mümkün değildir.
Nitekim geçmişte bizim yaşadığımız emperyalist işgal ve zulümler, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk ve Müslüman diyarlarında aynı amaç ve hızla halen devam etmektedir. Dün Azerbaycanda, Bulgaristanda, Karabağda, Türkistanda, Bosnada; bugün Irakta, Suriyede Türk ve Müslüman nüfus üzerinde yoğunlaşan saldırı, katliam ve zulümler aynı işgalci ve emperyalist düşüncenin tezahürüdür. Suriyedeki Bayırbuçak Türklerinin bugünkü durumunun Tonyamızın İşgali sırasında yaşananlardan ne farkı var. Anadolumuz üzerinde kadimden beri Emperyalist emeller besleyen ve Türk Kurtuluş Savaşı öncesi Anadoluya beş koldan saldırarak Türk varlığını ortadan silmeye çalışan zihniyetin bugün halen Dünyada egemen olduğunu asla unutmayalım.
Bugün bize düşen en büyük görev, öncelikle şu anda üzerinde hür ve özgürce nefes aldığımız bu topraklar için ödenen bedelleri, verilen mücadeleleri ve yaşanan zulümleri hatırlamak, el birliği ve gönül birliği içinde mücadelemizin asrın mücadelesi olduğu bilinciyle çok çalışmak ve tarihe damgamızı vurmak, emperyalizmin her türlü saldırısına karşı bir kale gibi sağlam ve dik durabilmektir.
Bulunduğumuz coğrafya üzerindeki emperyalist emeller gerçeği ve bu gerçeğin zulmüyle yoğrulmuş tarihimiz bizi buna mecbur kılmaktadır.
Kurtuluş savaşının küllerinden yeniden doğan bu millet sahipsiz değildir ve sahipsiz de kalmayacaktır. Bu ülke, bu topraklar, Anadolu’muz, şehitlerin, gazilerin, peygamberlerin, evliyaların ve onların torunları olarak bizlerin ülkesidir. Bu milletin hiç bir ferdi bu topraklara bilerek ihanet etmez.Buna başta bu toprakların gerçek sahipleri, yüce zatların ve bu vatan uğruna şehit olanların ruhaniyeti müsaade etmeyeceği gibi, onların torunları olarak bizler de asla müsaade etmeyiz. Bugün ülkemizin birliği ve bütünlüğü uğruna verdiğimiz şehitlerimiz bunun en canlı örneğidir. Ruhları şad olsun
Biz gençlerimizin istikbali adına bulunduğumuz görevlerde bıkmadan, usanmadan, sürekli mücadele veriyorsak; bu mücadelemizin karşılığı gençlerimizin saçacağı ışıkolacaktır. Bu ışık yolumuza rehber olurken ülkemizi ve hepimizi aydınlık yarınlara taşıyacaktır.
Sosyal ve ekonomik alanda dünya ile rekabet edecek, her türlü değişime ve gelişime ayak uyduracak; sevgi, kardeşlik, barış ve hoşgörünün elçileri olarak; onurumuzla, dikbaşlı değil ama başı dik, saygın, gururlu, özkimliğimizle, aklın, bilimin ve ahlakın ışığında, ilimde, fende ve hayatımızın her alanında, yılmadan, gayretle, emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz.
Saygıdeğer Tonyalılar, SevgiliGençler,
Ben bu şuurla başta Kurtuluş savaşımızın büyük komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları olmak üzere canları pahasına bu güzel vatan üzerinde bizlere hür ve özgürce yaşama imkanı sağlayan tümşehit ve gazilerimizi, Rus işgalinin başladığı andan itibaren gerek savaşarak şehit ve gazi olmuş ve gerekse savaşamayacak durumda olupta, Rus egemenliğini kabul etmektense yerini yurdunu terk ederek muhacir çıkmış ve bugün itibariyle ebediyete göçmüş tüm Tonyalı geçmişlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ederek bütün Tonya halkımızın bu güzel, anlamlı ve önemli Kurtuluş gününü kutluyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Hiç bir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak” sözlerinden hareketle başta şahsım ve sizler olmak üzere bu ülkenin bütün fertlerinin Çalışkan olmakla, çok çalışmakla ve bu ülkeyi Emperyalizmin her türlü işgaline karşı korumakla görevli olduğunu bir kez daha önemle vurgulayarak hepinizi saygı ile selamlıyorum.